4 Ekim 2009 Pazar
Ben Tahrik Oldum
Sevgili Ericler, bu sabah itibari ile nurlaya söz verdim. yazık kız samsunda, birde ben üzmeyim dedim. artık her gün , kah ağlatan, kah güldüren, güldürerken düşündüren ,10 levent kırca gücünde yazılarımla burdayım. bu arada cidden levent kırca diye bir insan hala komiklik yapıyor televizyonlarda. tamam ben 5 yaşındayken komiktin ve ben 25 oldum, sen artık rezilsin sadece. zaten andrapoz'a girmiş her erkek rezil değil mi? fikret hakan ne saçmalamış televizyonda. neyse şimdi ben artık konuya girmek istiyorum. ben önce aşık oldum, sonra tahrik olduk. hemen kısaca özetliyim.
sabah uyandım, duşumu aldım. çok temiz bir insanımdır en az ayda 3 tek duş alırım. eğer çok özel bir durum olursa duş sayımın 5 olduğu aylar bile hayatımda mevcuttur. işte gene böyle bir gün. duşumu aldım, taşlamaları özel kotumu ve eminönünden aldığım büyük tokalı kemerimi taktım. üzerimde ise dizel yazan bir gömlek ile sokağa attım kendimi. sanki arabayım ben, üzerimde niçin dizel yazıyor anlamıyorum. evimin ordaki durağa gidip, ilk taksim arabasına bindim. pazar sabahı saat 10 da taksimde olmak isteyen 40 genç daha otobüste idik. hedefimiz belli, namuslu, temiz birer aile kızı bulmak. neyse efendim taksime geldik. biraz kuşlara yem verdim, sonra gittim bir gazete bayisinden posta gazetesi aldım. gerçi günlük takip ettiğim tek gazete bulvardır, fakat ne kadar kültürlü olduğumu herkese göstermek için posta aldım ogün. hemen ilk girişteki amerikan kahvecisine oturdum. adını söylemekte zorlansamda bir kahve alıp en öndeki masalardan birisine kuruldum. bütün insanlara ne kadar kültürlü bir posta okuyucusu olduğumu göstermek istiyordum. bir kaç kez yüksek sesle haberlere tepkimi ortaya koydum. bir iki kız gülüştü. ne de olsa bütün kızlar kültürlü erkekleri severdi. Bende kültür abidesi olduğum için seviyorlardı. Gazeteyi okuduktan sonra bari bir sinemaya gideyim dedim. tabi eski alışkanlık rüya sinemasına doğru yürümeye başladım. köşedeki teyzeden gene selpağımı aldım. ve fakat ne göreyim, rüya sineması o şahase filmlerim yuvası artık değişmiş. "11'e 1o kala" diye bir filme girdim. salon tenha idi. içeridekiler bana ters ters baktılar. sanırım elimdeki posta gazetesini görünce, salonda benim gibi bir entellektüelin varlığı hepsini germişti. kafede 2 gez baştan sona okumama rağmen, biraz daha çaka satabilmek için bir kez daha üzerinden geçtim ışıklar sönene kadar.
filmin konusu oldukça saçmaydı. yaşlı bir adam evini çöp ev yapmış birde marifet gibi sanuvuyor kendisini. aklıma bizim deli nurten geldi. onunda evi böyledide , belediye ekipleri boşaltmıştı. gerçi onun birde 10 tane kedisi vardı. film gerçekten manasızdı. adam salak, kendisine yeni daire vermek istiyorlar, ama bir türlü kabul etmiyor. halbuki bizim semtte herkes , mütahitlere kat karşılığı vermişte bahçeli evlerini. kötü mü olmuştu. tam bir şehirli modern insan olmuştuk hepimiz. sinemadan çıktım, aşağı yukarı 2 3 kez gezdim istiklal caddesini. bir çılgınlık yapıp taksim gezi parkına girdim sonra. parkın ortasında bir heykel dikkatimi çekti.
çıplak kadın heykeli. yıllardır hem bulvar gazetesinde, hem de rüya sinemasında gördüğüm kadın vücuduna bu kadar yakındım ilk kez. gerçi bizim tekstilci ramazan abinin mankenlerinide bir keresinde çıplak görmüştüm ama dükkanın önünde 15 dakikadan fazla durunca, elinde sopa kovalamıştı ramazan abi beni. neyse efendim lafı fazla uzatmıyım, hemen yanına gittim. gerçekten de hem kadın hep çıplaktı. biraz konuştuk sohbet ettik. gel dedim evlenelim bırak bu işleri. yok olmaz dedi, benim yerim burası dedi. çok sinirlendim. tam kendime göre bir dişi bulmuştum ama o beni istemiyordu. halbuki yollu olduğu her halinden belliydi. yoksa çırılçıplak dururmuydu bir parkın ortasında. inka edemeyince gözüm döndü. cebimden kolanyamı çıkardım döktüm üzerine, çakmakla tutuşturdum. benim olmayan bu kadın başkasınında olmamalıydı. onu yaktım. içimdeki aşka rağmen onu yaktım.
eve geldiğimde, duygu karmaşası içindeydim. hemen odama koştum. onun o güzel bedenini düşünüp, kendime dokundum. evet belki onu yakmıştım, ama onu sevdiğim içim, kimseyle paylaşmamak için. yoksa hayır ben sanat düşmanı değilim. ruhum karma karışık, umarım onu unuturum. hem ben zaten bulvar gazetesi baş yazarı, keriman mutlu'ya aşığım.
Kaydol: Kayıtlar [Atom]